19 Ekim 2014 Pazar

Milli Mefkûre


Milletleri yükselten şey milli mefkûrelerdir. Milli mefkûresi olmayan millet gerilemeye, hiç değilse yerinde saymaya mahkûmdur. Milli mefkûresi olmayan milletler medeniyet sahasında yükselmiş olsalar da başka milletlerin gölgesi olmaktan kurtulamazlar. Milli mefkûre her zaman milletin büyükleri tarafından prensip haline getirilmiş olmaz. Mefkûrenin mefkûre olarak millete hız vermesi için o millet fertlerinin beyninde ve gönlünde yaşaması kâfidir. Eski Roma cihana hükmetmek sevdasında idi. Çünkü her Romalının kalbinde kendi milletinin üstünlüğü ve başka milletlere hükmetmek arzusu bir aşk halinde idi. Araplar İslamiyet mefkûresiyle heyecanlanmasaydılar İran'ı bir hamlede yıkıp Bizans’ı sarsan büyük imparatorluğu rüyalarında bile kuramazlardı. Çingiz ve Temür istilalarını sade zamanın uygunluğuna ve bu iki büyük adamın dehasına hamletmek biraz güçtür. Osmanlı İmparatorluğu da kısmen aynı sebeplerle yükselmişti.


Tarihin bize gösterdiği misallerden alacağımız bir ders vardır: milli mefkûreler taarruzidir.


Yakın tarihe ve bugüne bakarsak taarruzi mefkûrelerin birçok örneklerini görürüz. Eğer karşısındaki millet Türk Milleti olmasaydı şu küçük Yunanistan bile büyük Yunanistan olacaktı.


"Hayat için savaş" kaidesince yeryüzünde her soyun arzusu kendi cinsini dünyaya yaymaktır. Buna hiç bir soyun muvaffak olamaması aynı arzuda olan başka soyların mukavemetine maruz kalmasıdır. Yeryüzünün insan soyları olan milletler de aynı arzu ile asırlardır çarpışıyorlar. Ve dünyada durmaksızın meddücezirler oluyor.


Medeniyet ilerledikçe insani fikirlerin de galebe edeceği, milletlerin kardeş olacağı bir gün geleceği hakkındaki fikirlerin hepsi birer rüyadır. Bunlar ya saf insanların fikirleridir yahut da karşılarındakileri aldatmak isteyen hilekârların sözleridir. Bütün insanların kardeş olması, ihtirasın, kavganın kalkması tabiata muhaliftir, insanlık ve kardeşlik propagandası medeniyette ilerlemiş milletlerin, er meydanında silahla yenemedikleri geri milletlere karşı tatbik ettikleri yeni bir tabiye usulüdür. Bize İsa’nın insanlık düsturlarını propaganda eden İngiliz, Alman, Fransız, Amerikan papazlarının milletleri bir yandan silahları bırakma konferansları açarken bir yandan topu, tüfeği, gazı, mikrobuyla silahlanıyorlar. Mütareke yıllarında, insaniyet namına, Türkiye'nin bazı kültürsüz ve vahşi ekalliyetlerine istiklal vermek isteyen İngiltere, kendi menfaati namına; istiklal isteyen medeni İrlandalıları imha etmekten çekinmiyordu. Suriye'yi Türk zulmünden (? ;) kurtaran Fransızlar daha pek yakın bir zamanda Şam'ı tayyarelerle tahrip ettiler.


Mefkûreler taarruzidir. Tedafüi mefkûreye mefkûre değil, miskinlik derler. Bir milletin terakki etmek istemesi gayet tabii ve çok basit bir şeydir. Bu mefkûre olamaz Mefkûre; asırlara bakan, içinde doğduğu milleti ruhlandıran ve onları tek kalp haline getiren, biraz da müphem ve esrarlı bir şeydir.


Yirminci asırda her millet çoğalmağa mecburdur. Üç beş hatta sekiz on milyonluk milletlere millet denemez. Tarihin her devresinde birinci derecede rol oynamış olan Türk milleti bir İsveç veya bir Hollanda olmayı milli mefkûre olarak düşünemez. Yirminci asırda her milletin buharlı veya elektrikli demir yolları, büyük sanayi fabrikaları, tayyareleri, geniş maarifi, kuvvetli ordu ve donanmaları olmak mecburidir. Bu asırda her ferdini okutamayan, âlimler yetiştiremeyen milletler millet değildir; bunlar


olsa olsa birer insan topluluğu olur. Kuvvetli bir ordusu olmayan millete hiç bir şey denemez. Ordusu olmayan bir milletin hiç bir şeyi yok demektir.


Fakat geniş maarif, büyük sanayi ve kuvvetli ordu. Bunlar bir mefkûre midir? Bunlar milli mefkûrenin aletleridir. Milli mefkûreye bunlar sayesinde varılır.


Biz şimdiye kadar daima mefkûreden bahsettik. Lakin Türk gençliğine: senin mefkûren budur; diye bir şey söylemedik. Hâlbuki gençlik çağı, insanların mefkûreye en susamış olduğu zamandır. Bazı gençlerimizi tanassura, komünizme ve şuna buna sevkeden saik bir mefkûreye sarılmak ihtiyacıdır. Eski Türkler: kanun kötü de olsa kanunsuzluktan iyidir derlerdi. Bugünkü gençlerimiz de mefkûre kötü de olsa mefkûresizlikten iyidir deyip benliğimize zarar veren prensiplere mefkûre diye yapışıyorlar.


Biz Türk gençliğine geniş ve büyük mefkûresini gösterdiğimiz zaman artık yabancı propagandaların tesiri kalmayacaktır. Mefkûreci bir gençliğe ahlaksızlık sahneleri, mütereddi edebiyat pek de o kadar tesir etmez. O zaman bunlar da ister istemez Türk gençliğinin istediği gibi olmaya mecbur kalacaktır.


Hayat bir ileriye doğru atılıştır. Atılamayan, yerinde sayan geriliyor demektir. Ve gerileyenler ise ölüme mahkûmdur. Tabiatın kanunlarına uymayan yalancı prensipler nasıl olsa sukut edecektir. Bunları mefkûre diye gençliğe yutturmak çıkmaz bir yoldur.


Gençlik kanlı canlı, çok yüksek bir mefkûre ister. Gençlik kahramanlık göstermeye çok isteklidir. Onun bu isteğini Türk Irkının istikbali için en doğru olabilecek yola sevketmek lazımdır. Bu sağlam ırkın istikbali açıktır. Ona yalnız hedefini göstermek ve marş marş kumandasını vermek kâfidir.


Nihal Atsız
Atsız Mecmua, 15 Haziran (1932)

0 comments:

Yorum Gönder